2 sayfada toplam 35 kayıt bulundu.
Kategori: Deneme
Ben seni rüyamda görüyorsam, sen de beni, sen de beni, sen de beni görüyorsun, hem Tanrı da bizi rüyasında görüyor Tanrı’nın Rüyası’ yız Ma Aile Hümanite… Bugün öyle uyandım. Gözdüm rüyamda… Bir göz uzayı nasıl görürse… Bir Nebula doğdu, gözlerimin önünde… Eflatun, en çok mavi bulutlarla bezenmiş, başı yok sonu yok sonsuz bir boşlukta içinde...
Romanı yazarken, zihnimde şekillenen art imgelerin bir günlüğü. Gözenekli kentte kimi zaman girilen labirentlerin içinde kaybolduğumuz pasajlar, çekmecelerin içinde kalmış anılar, sevdiğimiz yazarların paslanmış çengelliğneleri, kısaca kente tutulan bir kaleydoskoptan yansıyanlar.Kristal bir zamanın günlüğü… ...
“Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor…” Rüyaydı. Gökyüzü ile denizin birleştiği yerdi, göz bebeğinin içindeydi gördüm. Büyük kanatlı kuşların çığlıkları, kayalıklara g...
Geçmişin ve geleceğin sağlam bir okumayla hep aynı yarada buluştuğuna dair bir masal dinlemiştim yaşlı bir kadından… Müzikleri dinlemek ile sevgileri paylaşmak arasında nasıl bir bağ olduğunu düşündüğüm vakit, şimdi tekrar Akdeniz! Şimdi tekrar AKDENİZ!İnce bir yaprak hışırtısı kadar net bir zeytin çekirdeği kadar ıslak…Bildiğim tek deniz ve yıkım…�...
Franz Kafka Dava’yı I. Dünya Savaşı’nın çıktığı 1914’te yazmaya başladı. Roman ancak Kafka’nın ölümünden bir yıl sonra, 1925’te arkadaşı Max Brod’un editörlüğünde yayımlandı. Romanın Almanca adı birçok dile ilk anlamıyla, yani “dava” olarak çevrilmiş olan “der Prozess”tir. Sözcüğün Latince kökü “processus” hukuk davası anlamının...
“Ah bebeğim, bebeğim, beni asla bırakma”[1] Kazuo Ishiguro’nun “Beni Asla Bırakma” romanını okuyup bitirdiğimde kitabı tanımlamak için aklımdan geçen cümle, ‘insanın işine gelince ötekinin insan olduğunu kabul etmemesinin, görmezden ve anlamazdan gelmesinin yarattığı trajedi, daha iyi bir kurguyla, da...
‘’ Und Gott sprach: Es werde Licht! und es ward Licht!’’ Başlangıçta her şey Gri ve Kara bir metalin kudretinin altındaydı. Sanat’ın imkânı yoktu. Peki şimdi? Bugün ’ün başlangıcında her şey parlak! Parlak ve kendine doğru uyuşturan varlığın yeni çehreleri! Ah eski dünyanın tankları ve bombaları! Yeni adımlarında gözümüzü alıyorsun –tekra...
Mit nedir? Yalan, uydurma, kurmaca gibi ‘gerçekte var olmayan şeyler’i belirtmek için kullanılan bir terim mi? Yoksa ‘popüler kültür’deki biçimiyle, ‘eski insanların savaş ve aşk öykülerinin diğer bir adı’ mı? Daha çok myth (mit) ve mitos biçiminde karşılaştığımız mythos (muthos) sözcüğü Eski Yunan’da söz, öykü anlamına gelen sözcüklerden biridi...
Neresinden bakılsa sıradışı bir felsefeci olarak görülecek Lingis'in benim için en sarsıcı paragrafı buydu herhalde: “Konuşan insanlar arasında her türlü söylem dışarıdaki yabancılara, parazit ve muğlaklık yayanlara, iletişimin gerçekleşmemesinden bir çıkarı olanlara karşı verilen bir mücadeledir. Ama iletişim, gerçekleştiği ve bazı önermeler doğru olarak...
Bugün şunu düşündüm sevgili Aziz Andreas: Hayalperest olmayan fizikçiler ve kaba filozoflar için ’’ zaman’’ can sıkıcı bir tartışma olarak yargı günün yıldızı gökte parlayıncaya dek bir giz olarak kalacaktır oysa sanatın yalnızlığında zihinlerimizi kendimize döndüren dokunuşlar bilinmeyen ılık bir yer altı suyunun uykusunu çarpacaktır yanaklarım...
Latife Tekin, edebiyatımızda uzun süre etkisini sürdüren köy romanı algısını değiştirerek, köy gerçeklerinin anlatım biçimi ve biçemine dair oluşturulan birtakım şablonlardan farklı bir duruş sergileyen ilk romanı Sevgili Arsız Ölüm’ü yayımladığında yıl 1983’tü. Daha önceki yıllarda Yaşar Kemal’in büyük anlatılarından bazılarını destansı bir tar...
Çocuk kitaplarını yazmak, basmak ve okumak üzerine Edebiyat, çocukların içinde yaşadıkları dünyayı, çevreyi ve yuvayı anlamalarını sağlayan en güçlü araçtır; öyle ki, daha bebeklik döneminden itibaren, çocuklara masal anlatılması, çeşitli renk ve şekiller içeren kitapların okunması ve gösterilmesi onların dünyalarını zenginleştirir ve görme biçimlerini g...
“Kuşkusuz ressam kasap rolündedir,” diyor Deleuze, Bacon figürlerini değerlendirirken. Ona göre Bacon'ın resmettiği figür bir temsil değildir, daha doğrusu onun figürü bir bedenin temsili olamaz. Doğrudan böyle söylemez ama filozofun “figür”ü zaten bedenin kendisidir. İnsanla hayvanın ortak noktası, ikisi arasındaki karar verilemezlik anı, yani “et” figürde cis...
Yazı şiirdir. Keza şiir en baştan beri sözün veremediğini vermek iddiasındadır. Peki, yazı sözün veremediğini nasıl verir? Tabii ki, suskunlukla. Yazının insanlık tarihindeki tehdit edici yönü onun sessizliğinde gizlidir Jacques Rancière'e göre. Söz, doğrudan birine bir şeye yönelmek zorundadır. Her ne kadar ses'ten söz'e geçmek bir olay olsa da bu söz'ün tek ba�...
Adûle; Sonunda gitmeye karar verdim. Ve günlerdir yakamı bırakmayan, sana ve herkese ağır bir yük haline gelen iç sıkıntılarımdan kurtuldum. Ama gel gör ki, sıkıntıların yerini hüzün aldı ve ben bununla yaşamam gerektiğine kanaat getirdim. Çünkü başlangıçları ve bitişleriyle hiçbir zaman tamamlanmıyor yaşam. Eksik kalan yanı hep hüzün dol...
Yoktu, varlığına hiçbir yerde rastlanamıyordu. Adına insan deniyordu türler arasında. Kendi “insanlığınca” parlak zaferler kazanmış, müthiş icatlar yapmış, doğada var olan her ne varsa hepsini kendi yararına dönüştürmüş olsa bile bulunamıyordu. Öyle silahlar icat etmiş ki oysa artık tüm dünyayı bir seferde yok edebilecek noktaya gelmişti. Ama yoktu işte ...
“Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya, Bu hep böyle böyle gider mi? Kendine iyi bak, beni düşünme, Su akar yatağını bulur.”Ahmet Kaya İyi geceler İstiklâl, nasıl da yalnızsın. Biz Toma’ların gevşettiği caddende sarhoş olalım. Eve dönecek mecal bulamazsak sende mahsur kalırız. Alışıksın. Bu atlar da tramvaylarının yerini alsın...
Hypatia’ya Mektup ‘’Ve Davut eline asasını aldı ve vadiden beş çakıl taşı seçti ve onları çobanın torbasına koydu’’ (1.Samuel 17:40) Bir Akdeniz kentinde sevdiklerini acem laleleri ile taçlandıran kızıl saçlı çocuğun neşesini göstermek isterdim size. Acem lalelerini bilirsiniz... Güneşi pek severler kralların kanı toprağa damladığında. �...
Başını okuduğun kitaptan kaldırır sokağa bakarsın.Çünkü kalabalıktır şehir ve bir an o çığlık sayfalardan yükseliverir. Gecedir. Tanımazsın yolunda yürüyeni. Sabah dolmuşa binen teyzeyi bilmezsin geceki yürüyüşünden. Hele sokak lambaları yanmazken. Bazen ölüverir kimileri. Gündür. Kim bilir, kimin sevdiği. Belki Zühre diye birini sevdi. Zühre pazarda. Belki. ...
22.01.2016Saat: 04.05 ORTAKLIĞA SELAM İÇİN, İÇİMDENİyi geceler Ingeborg. Sen de uyuyamıyorsun uzun zamandır biliyorum. Ölmeyenler daima uyuyabilir, ölemeyenler bazen uyuyabilir, ölenler ise hiç… Kaşlarımı çatıyorum ve oluşan çizgilerin arasına sıkışmış hissediyorum kendimi. Beş duyu organımı yok etmek isterdim, biliyorum ki uğultular dinmeyecek. Dünyaya yayılm...
Badiou, Inestetik'inde Rimbaud'ya atıfla şiirle delilik arasındaki yakınlığı sorgular. Çünkü ikisi de “dile getirilemeze mim koyar”; başka bir deyişle “baş dönmelerini sabitler” (1) Rimbaud ne diye “yazık kendini keman olarak bulan ağaca” demiştir? Bütün bunları nasıl anlamalı? Şair'in duyumunun gücünü ıskalamanın pek çok yolu var. “Dile getirilem...
Cehaletin, umutsuzluğun kötücül sisli sembolleri ne zaman çöreklense sanatın, insanın umudun üzerine, kişisel mikrokosmozumuz ile hep bağlantıda makrokosmozun, o tek kaynağın derin ve muazzam güçleri arketiplerinden, Kadimlerin Tanrısı Kronos / Chronos Satürn, yüzleşmek ve yüzleştirmek ve köklerden yenilenmek için her seferinde canlanır arketiple...
Mektup 37 Bu sabah başka bedenleri izleyip kendimi şehvetin düzlüklerine bırakmaya çalıştım sonra boşalma anına gelmeden, onları unutup sizin çehrenizi kurgulamaya çalıştım ve bunu yapar yapmaz şehvetin ateş çemberinden uzaklaştığımı gördüm. Olmuyor… Sizin bedeninize karşı bir şehvet üretemiyor veya sizi arzulayamıyorum. Bunun dışında size ile...
Dil İktidarın Payitahtıdır“Ne zaman kitlelerin özerk eyleminin yerine ayrı bir iktidar geçse ve bürokrasi toplumsal hayatın bütün alanlarını denetim altına alsa, dile saldırır, dildeki şiiri, iktidar dünyasından malumat veren kaba bir düzyazıya dönüştürür.” Tunuslu çağdaş tarihçi ve Sitüasyonist Enternasyonal’in (SE) erken dönemlerinin keskin dillerinden bi...